Ders İçeriği

Hikaye

Örnek Hikaye İnceleme: Kameriyeli Mezar

Eğitmen: BiDersNotu


(Kameriye: Yazın oturmak için bahçelere konan kafes şeklinde, kubbeli, yeşilliklerle süslü çardak.)

Genel Özellikler

Bu öykü, Sait Faik'in öykülerinin genel özelliklerini taşır:

  • Bir olay anlatmaz, yaşamdan bir kesiti işler (olay öyküsü değil, durum öyküsüdür),
  • Biçim bakımından serim, düğüm, çözüm planına uymaz,
  • Olay örgüsü olmadığından sonuç net değildir,
  • Belirsizliklerin giderilmesi okurun hayal gücüne bırakılmıştır,
  • Duygu ve hayal gücüne hitap eder (ideolojik ya da başka fikirsel unsurlar içermez),
  • Kişileri doğal ortamlarındaymış gibi tasvir eder,
  • Üslubu dağınıktır, ancak sade ve anlaşılırdır.

 

Belirli Kısımların Özellikleri

Bahçede yalnızca zeytin ağaçları var. Mezarlık yolu sessiz bir yol değil: motor gürültüsü, kuş sesleri, arı vızıltısı, deniz dalgalarının çakıla vurması... Harp gemisinden yükselen duman, kırmızı çiçekler, sarı katırtırnakları, yabani turplar... Bu koy, eski medeniyetlerden kalan kırık camlar ve tabak parçalarıyla dolu.

  • Pasaj, sadece bir betimlemeden ibarettir. Olay, kahraman ya da belirli bir zaman ve mekân yoktur.
  • Kullanılan dil sade ve gözlemcidir.
  • Betimlemelerde sıfat tamlamaları, ad tamlamaları ve benzetmeler kullanılmıştır.
  • Temizlik ve doğallıkla kir ve çöp arasında tezat oluşturulmuştur.

Deniz bu çöpleri buraya nasıl getirdi? Arılar çiçeklerden hızla bal topluyor, kuşlar cıvıldıyor, Kınalı’dan bir eşek sesi geliyor… Zeytin ağaçları yerinden bile kıpırdamıyor, sanki Eski Yunan’dan kalmış gibi.

  • Betimleme devam ediyor ve dil ile üslup değişmiyor.
  • Kınalı ismi, mekânın İstanbul olduğunu ortaya koyuyor.
  • Sessizlik ve huzur vurgulanıyor.

İşte köyün mezarlığı, Marmara’nın sakin bir gününde, şişe ve tabak kırıklarıyla dolu bir koyda yer alıyor. Önünden kablo geçiyor, levhalar dikilmiş:
“Yüksek gerilim, kazmayınız! Ölüm tehlikesi!” Sonra mezarlık başlıyor.

  • Doğal mekânın insan müdahalesiyle kirletildiği vurgulanıyor.
  • Ölüm hakkında alaycı bir dil kullanılıyor.

Amacım mezarlığa gitmek değildi. Sahilden martı yumurtası toplamak için yola çıkmıştım. Taze martı yumurtaları çok lezzetlidir. Ancak, yuvada üç yumurta varsa almayın, içinde bir civciv olabilir. Kayaların üstüne çıktığımda martılar havalanacak, beni korkutmaya çalışacaklar. Bak korkarsam!

  • Rastgele bir kesitin anlatıldığı ilk cümlede belirginleşiyor.
  • Martı yumurtası avlama detayları anlatılıyor ve anlatıcının alaycı tavrı devam ediyor.
  • Doğa ile insan arasındaki mücadele anlatımı sürdürülüyor.

Martı yumurtası yedikten sonra iç sesinizde vahşi bir bağırma arzusu hissederseniz, yumurta etkisini göstermiştir. Mezarlıkta ne işim var? Ama musalla taşının yanından geçerken, “Ulan, bir bakayım şu mezarlığa,” dedim.

  • Rastgele oluş, yine vurgulanıyor.

Mezarlık dikenli tellerle çevriliydi. İçeri girdim, işte bir mezar! Marmara mermerinden yapılmış, parıl parıl, iki kişilik. Üstü gelincik ve şebboy çiçekleriyle kaplı. Mezarı çevreleyen pembe çiçekler...

  • Mezarlığın betimlemesi yapılmıştır.
  • Dil yine sade ve anlaşılır, gözlemler doğrudan aktarılmıştır.

Mezar taşında “1874-1944” yazıyor. Sağımda bir başka mezar var, tıpkı bir kameriyeye benziyor. Demir çubuklarla kaplanmış, üstünde bir ay-yıldız. Sanki oturup rakı içmek için yapılmış bir yer. Mezar taşına kazınmış bir yazı: “Burada kurduk ebediyet yuvamızı / Gelin dostlar, süsleyin / Bahar çiçekleriyle yuvamızı.”

  • Kameriyeli mezar ve onun gösterişi anlatıcı tarafından alaycı bir dille yorumlanır.
  • Mezarlık ve ölüm üzerine alaycı bir bakış açısı devam eder.